Yıl 1961...‘’Buralar hep dutluktu’’ denilen dönemde İstanbul Fındıkzade’de açılan Goralı mekânı da hala koruduğu eski el emeği meşhur sandviçleri ile öne çıkıyor. Goralı’nın Türk sandviç (fast-food) tarihine yaptığı tek katkı Goralı sandviç de değil. Asıl katkısı; bugün yaygın olarak kullanılan büfe tipi Amerikan Salatası’nı icat etmesiydi. Bir ailenin göç hikayesi ve meşhur ettiği bu sandviçin güzel bir hikayesi var. Goralı’nın sandviçleri o kadar doyurucu ve lezzetliydi ki o dönemlerde ülkede hamburger bile bulamazdınız. Meşhur Goralı’yı icat eden aile
Tarih 1945… Kosova’dan gelen Goralı ailesi, öncelikle Ankara’ya adım atarak burada küçük bir dükkân açmaya karar veriyorlar. Bu ufak dükkân, sattıkları porsiyon sosisleriyle yavaş yavaş Ankaralıların sık uğradıkları bir yer haline geliyor. O tarihte porsiyon sosis satılmasının nedeni, ekmeğin karneyle verilmesinden geliyor.
20. yüzyılın ilk yarısı tamamlandığında, takvimler 1950’yi gösterirken tabakta satılan porsiyon sosis, sandviç ekmeklerinin içine giriyor ve bugünkü özgün yapısını kazanıyor. O sıra herkes durumundan çok memnundu. Alıcı ile satıcı arasındaki bu uyum, Goralı ailesinin o günden bugüne uzanan mutfak macerasının temellerini çoktan atmış oldu.
Goralı ailesi 11 sene daha Ankara’da sandviç sosisleriyle ün kazanmaya devam etmişti. Ta ki 1961 yılında İstanbul’a göç edene kadar. Ferit Goralı’nın bu tarihte İstanbul Fındıkzade’de açtığı büfe, sosis üzerine herkesin dikkatini çekecek bir formülasyona zemin hazırlamıştı.
1972 senesinde, Fındıkzade’deki bu dükkânın önüne tabureler koyuluyor masalar çekiliyor… Ve fast food kültürünün önü tam bu esnada açılmış oluyor. Ayrıca Ferit Goralı’nın ‘’şefin sırrı’’ diyeceğimiz özel tarifi olan Goralı köftesi ve püresi icat ediliyor. Bu buluş tüm İstanbul’a yayılarak büfenin İstanbul şöhreti de başlamış oluyor. Ferit Bey’in goralı köfte ve püresi; salam, turşu ve Amerikan salatasıyla bir araya gelerek bugün doya doya yediğimiz Goralı’nın özünü oluşturuyor. Fındıkzade sakinleri başta olmak üzere tüm İstanbul bu yaratıdan etkileniyor; o ona söylüyor bu buna söylüyor derken; yemek için tabiri caizse sıraya girmeye başlıyorlar.
Ferit Goralı’nın oğlu Şemmuz Goralı 1978’de iş hayatına ilk adımını atarak büfeye yeni bir soluk getirmişti. 1980 sonrasında Ertan, Kemal ve Ercan Goralı kardeşler de burada çalışmaya başladılar. 1990’da dükkân yenilenerek günümüze uyarlandı ve 1999 yılında bu aile işletmesi marka tesciline karar vererek bir marka ve logoya sahip oldular. Meşhur Goralı’yı icat eden aile 2000’li yıllarla birlikte isimlerini kullanarak Türkiye’nin birçok yerinde ‘’Goralı’’ temasına sahip büfeler açılmaya başlıyor. Goralı ailesiyse zamanla bu işin peşine düşmekten vazgeçiyorlar. Yerli-yabancı, ünlü-ünsüz pek çok insanın hala müdavimi olduğu işletme, kendileri gibi işi titizlikle yapacak kişileri bulamadıklarından ötürü dört kardeş tarafından yürütülüyor. İstanbul Fındıkzade’de hala açık olan Goralı, bugün hala ‘’eski usulün’’ ve ‘’özel reçetelerinin’’ tadını sürdürmeye devam ediyor.
Yıllardır Fındıkzade’nin yerlisi olanların yaptıkları yorumlar genellikle ‘’İlk günden bugüne lezzetleri hiç bozulmadı.’’ oluyor. Gora, Kosova’daki bir bölgenin adı, aile de Goralı. Sırrını vermedikleri, kendilerine özgü lezzeti hala devam ettiriyorlar. Başka şubeleri yok. Bunun nedeniyse geleneksel Türk mutfağının ‘’Kazan büyüdükçe, lezzet küçülür.’’ anlayışı olsa gerek…






Kaynak: gazetedir.com
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.